Header Ads Widget

Fethullah Gülen cemaatini büyütenler: Hepiniz oradaydınız (2)


Ahmet Çınar | 28 Temmuz 2016

Dün ilk bölümüne yer verdiğimiz yazı dizimizde Fethullah Gülen hareketinin yarım asırdır kimlerin desteğiyle büyüyüp bugünlere geldiğini anlatmaya başlamıştık... Bugün de, o gerici ve karanlık ağın hikayesine devam ediyoruz: İşte Gülen’in yüzünü güldüren ve ona meşruiyet sağlayan siyaset, akademi, medya dünyasından isimler… Gülen’in arkadaşları…
.



Dün ilk bölümünü yayınladığımız yazı dizimizde, Fethullah Gülen hareketinin yarım asırdır kimlerin desteğiyle büyüyüp bugünlere geldiğini anlatmaya başlamıştık. İkinci bölümde, Fethullah Gülen’i Fethullah Gülen yapan, ona her anlamda destek ve meşruiyet sağlayan siyaset, akademi, medya dünyasının yakından tanıdığınız isimlerini göreceksiniz…

FETHULLAH GÜLEN CEMAATİ’NİN HİKAYESİ: HEPİNİZ ORADAYDINIZ! (1)

Gülen, özellikle 12 Eylül faşist darbesinden sonra, siyaset sahnesinde daha sık görünmeye başlıyor, cami kürsülerinde cemaatine seslenen bir emekli vaiz profilini çok aşan başka bir profil çizmeye başlıyordu. 12 Eylül 1980 darbesine selam duran ve “Son Karakol” başlıklı yazısıyla Evren ve cuntası önünde esas suruşa geçen Gülen, darbe bakiyesi Özal iktidarının en önemli destekçisi haline geliyordu.

Vaazlarında, konferanslarında askere ve ardından gelen Özal hükümetine kayıtsız koşulsuz biatı işaret eden Gülen, ANAP’ın gönüllü militanlığını yapmaktan asla çekinmiyordu.

Kanaat önderi ve tarikat lideri sıfatlarını bu dönemde daha çok kullanmaya başlayan Fethullah Gülen cemaatine, kamuoyunda “hizmet hareketi” de denmeye başlıyordu.

Cemaatin, bağış-zekat yoluyla sermaye biriktirmeye, günlük gazete kurup medyada söz sahibi olmaya başladığı dönem, tam da Özal iktidarının zirvede olduğu yıllara rastlar. 3 Kasım 1986’da Zaman gazetesini kuran cemaat, medyaya da giriş yapmış oluyordu.



Diğer medya kuruluşlarıyla da arayı her zaman iyi tutan Fethullah Gülen, “kültürler arası diyalog”, “sempati”, “empati” gibi postmodern kavramları işte tam da bu dönemde sık sık dillendirmeye başlıyor, cemaat çevresinde bir sempati hâlesi yaratmaya çalışıyordu.



Özal’ın Çankaya’ya çıkması, Süleyman Demirel’in başbakan olması üzerine, Gülen cemaati hem ANAP’la bağlarını koruyor, hem de DYP’ye destek vererek merkez sağ iktidarlarla hiçbir zaman arayı bozmuyordu.





Özal’ın beklenmedik ölümü üzerine 1993’te Demirel’in Çankaya’ya çıkması, DYP’nin ve hükümetin başına Tansu Çiller’in gelmesiyle birlikte de Fethullah Gülen cemaati DYP içinde önemli mevziler ve mevkiler elde ediyordu.





..
FETHULLAH GÜLEN HEP PROTOKOLDE

Gülen, 1980'ler ve 1990'lar boyunca törenlerde, açılışlarda, kongre ve konferanslarda, bir tarikat ve cemaat lideri değil de, adeta bir siyasi parti lideriymişçesine protokolde yerini alıyordu. Merkez sağ ve merkez soldaki siyesetçiler, Gülen'e özel bir ihtimam ve hürmet gösteriyor, yer veriyor, onu özel olarak davet ediyorlardı.



GÜLEN'İN ECEVİTLİ YILLARI

Ve 28 Şubat…

12 Eylül cuntacılarına selam duran Gülen, “eyyamcı”, “oportünist”, “hem nalına hem mıhına vuran” tavrılarıyla bu dönemi de atlatıyor ve 1999-2002 arasında Bülent Ecevit tarafından kurulan 56’ncı ve 57’nci hükümetler döneminde Başbakan Ecevit’le yakın ilişkiler kuruyordu. O dönemde ülke genelinde yaygın bir fısıltı gazetesi, cemaatin Ecevit’e destek vereceğini kulaktan kulağa yayıyordu.

Öyle ki… Yıllar sonra Fethullah Gülen, Amerika’da yaşadığı evde bir öğle yemeği sırasında, “Eğer ahirette Allah bana şefaat etme imkanı verirse, bunu ilk önce Ecevit için kullanırım” diyecekti.



3 Şubat 2012 tarihli köşesinde Reha Muhtar, “Gülen’in Amerika’ya gitmesinde Ecevit’in rolü” başlıklı bir yazı kaleme alıyor ve şunları anlatıyordu.

“Ecevit’in o dönemde Fethullah Hoca’yla ilişkisinin, Amerika’ya gitmesinde ne derece hayati bir rol oynadığını dün Faruk Mercan’ın Fethullah Gülen’in hayatını anlattığı kitabından detayıyla öğreniyorum...

Şöyle yazıyor Faruk Mercan: Fethullah Gülen için 22 Şubat 1999 tarihi için randevu ayarlandı... Ancak ABD’den arayan Profesör Tarhan ‘Burada havalar çok soğuk... Randevuyu biraz erteleyelim...’ dedi...

Mart ayına gelindiğinde ilginç bir şey oldu...

Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi savcısı Nuh Mete Yüksel’in, Gülen hakkında soruşturma açtığına dair bazı haberler İstanbul’a ulaşmaya başladı...

Gülen bu şartlarda ABD’ye gitmeyi doğru bulmuyordu...

Eğer savcı böyle bir soruşturma açmışsa, ABD’ye gitmesi ifade vermekten kaçınmak anlamında algılanabilirdi...

Gülen’e telefon açan Bülent Ecevit, “Sağlığınız çok önemli... Sizinle ilgili böyle bir soruşturma olsa haberimiz olurdu... Lütfen tedavinizi aksatmayın ve Amerika’ya gidin...” dedi...

Gülen’in Amerika’ya gitmesinde en etkili nedenlerden biri Ecevit’in telefonuydu...

Fethullah Gülen 2007 yılında Amerika’da kaldığı evdeki bir öğlen yemeğinde Bülent Ecevit’i şöyle andı:

“Ecevit hayatı boyunca oruç tutmadı... Namaz kılmadı ama inancı sağlamdı... Sosyal demokrat bir zeminde doğdu ve İsmet İnönü’ye ortanın solu dedirtti... Okullara çok sahip çıktı... İşin büyüklüğünü sezmişti... Önüne bir dosya getirildiğinde elinin tersiyle itti... Eğer ahirette Allah bana şefaat etme imkanı verirse, bunu ilk önce Ecevit için kullanırım...”

ECEVİT’İN FETHULLAH GÜLEN SEVGİSİ



FETHULLAH GÜLEN’İN ELİNİ İLK TUTAN KADIN: RAHŞAN ECEVİT

Habertürk'e 2009’da verdiği röportajda, "Fethullah Gülen'in elini tutan ilk kadın" olduğunu söyleyen Rahşan Ecevit, "Bülent onun okullarını çok beğeniyordu" diyordu.


ECEVİTLERİN GÜLEN AŞKI


CEMAATİN ORDUYA SIZMA GİRİŞİMİNİN TARIŞILDIĞI MGK’DE ECEVİT ADETA GÜLEN’İN AVUKATLIĞINI YAPTI



1998’in Mart ayında gerçekleştirilen Milli Güvenlik Kurulu’na, Ecevit’in Fethullah Gülen’i savunduğu konuşma damgasını vuruyordu.

MGK'da, Fethullah Gülen'in orduya sızma girişiminden ve çeşitli faaliyetlerinden rahatsızlık duyduklarını söyleyen komutanlara dönemin Başbakan Yardımcısı Ecevit karşı çıkıyor ve “Siz, Gülen'in geçmişinden yola çıkarak bu kanıya varıyorsunuz. Kendisini tanısanız bunları söylemezdiniz. İnsanlar değişip gelişebilir” diyordu.

AKP İKTİDARI: FİİLİ KOALİSYON ORTAĞI FETHULLAH GÜLEN CEMAATİ!



3 Kasım 2002 seçimlerinde iktidara gelen AKP, hemen kucağında adı konulmamış ama “fiili” bir koaliyon ortağı buluyordu. 12 Eylül cuntasıyla kendine gelmiş, Özal, Demirel, Çiller, Yılmaz, Ecevit hükümetlerince korunup kollanmış, büyütülüp himaye edilmiş, kamu kademelerinde kadrolaşmış bir cemaat: Fethullah Gülen cemaati…

Abdullah Gül tarafından 58. hükümet kuruluyor, bakanlar atanıyordu… Fethullah Gülen cemaati ise bu hükümetin görünmeyen, ilan edilmeyen fiili ortağı olarak kadrolaşma çalışmalarına hız veriyor, kamu yönetiminin her zerresine daha da fazla nüfuz etmeye başlıyordu.

Kabinede Kültür Bakanı olan Hüseyin Çelik’in, Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış’ın, Devlet Bakanları Beşir Atalay’ın, Ali Babacan’ın cemaatle yakın ilişkileri olduğu iddia ediliyor, kulislerde konuşuluyordu.

Cemaatle iyi ilişlkileri olduğu bilinen isimler, AKP rozetiyle hükümette yer alıyordu.

Ve Fethullah Gülen cemaati, AKP iktidarının fiili koalisyon ortağı olarak büyümeye, kadrolaşmaya, devletin DNA’larına yerleşmeye başlıyordu…

ERGENEKON, BALYOZ, ODATV, KCK KUMPASLARI



Türkiye’nin “büyük gerici dönüşüm süreci” içine, “cumhuriyetin tasfiyesi süreci” içine yerleştirilmiş bir araç, bir mekanizma olan ve sonradan hepsi birer birer çöken Ergenekon, Balyoz, Odatv, KCK gibi kumpas davaları dönemi başlıyordu. Sonradan bu davalarda sahte delil üreten, yasa dışı dinleme-gözleme faaliyeti gösteren polislerin cemaat mensubu ya da sempatizanı olduğu ortaya çıkıyordu. Ergenekon sürecinde görev alan savcı ve hakimlerin de cemaat üyesi oldukları, yıllar sonra anlaşılacaktı.

AKP, KOALİSYON ORTAĞI CEMAATİ EL ÜSTÜNDE TUTUYOR

Bu dönemde cemaatin uluslararası organizasyonu olan Türkçe Olimpiyatları, hemen hemen tüm AKP’li bakanları yolunun geçtiği ve kürsüye çıkan her bakanın Fethullah Gülen’e övgüler yağdırdığı bir platform oluyordu…

İŞTE TÜRKÇE OLİMPİYATLARINDA AKP’LİLERİN GÜLEN’E ÖVGÜ YARIŞI



ERDOĞAN, GÜLEN'E ÖVGÜLER YAĞDIRARAK TÜRKİYE'YE DAVET EDİYOR



BİNALİ YILDIRIM İZMİR'DE GÜLEN HAREKETİNİN TARİHÇESİNİ HATIRLATARAK CEMAATİ GÖKLERE ÇIKARIYOR



EGEMEN BAĞIŞ HER FIRSATTA GÜLEN'İ YERE GÖĞE SIĞDIRAMIYOR



ARINÇ: HOCAEFENDİYE İFTİRA ATANLAR YARIN ÇİÇEKLERLE KARŞILAYACAKLAR!



ARINÇ, FARUK ÇELİK VE BEKİR BOZDAĞ'DAN FETHULLAH GÜLEN'E ÖVGÜ ÜSTÜNE ÖVGÜ



GÖKÇEK KONUŞUYOR: HOŞGÖRÜNÜN, DİYALOĞUN, BARIŞIN SİMGESİ FETHULLAH GÜLEN







ABANT TOPLANTILARI

Fethullah Gülen cemaati bu yıllar boyunca, sadece siyaset alanında mevzi ve mevki kazanmakla kalmadı. Akademide, medyada, entelektüel dünyada da hegemonya kurmak için çeşitli zeminler, platformlar hazırladı.

Bunlardan biri de Abant Platformu’ydu… Fethullah Gülen cemaatinin Abant Platformu’ndan kimlerin yolu geçmedi ki…



Cemaate meşruiyet sağlamak ve cemaat adına “toplumsal ve akademik rıza oluşturmak” için gerçekleştirilen bu toplantılara şu isimler katılıyordu: Mehmet Ali Kılıçbay, Murat Belge, Cüneyt Ülsever, Halit Refiğ, Niyazi Öktem, Ufuk Uras, Toktamış Ateş, Hüseyin Hatemi, Beşir Ayvazoğlu, Hayrettin Karaman, Ali Bardakoğlu, Soli Özel, Nevzat Yalçıntaş, Hüseyin Çelik, Mete Tunçay, Ali Yaşar Sarıbay, İlber Ortaylı, Mehmet Altan, Mustafa Erdoğan, Ali Bulaç, Mustafa Armağan, Mehmet Bekaroğlu, Nilüfer Göle, Doğu Ergil, Ali Müfit Gürtuna, Işıl Karakaş, Mehmet Gündem, Naci Bostancı, Altan Tan, Nazlı Ilıcak, Faik Tunay, Mehmet Metiner, Ergun Özbudun, Fuat Keyman, Ayşe Böhürler, Etyen Mahcupyan, Rasim Ozan Kütahyalı, Cengiz Çandar, Ferhat Kentel, Mithat Sancar, Eser Karakaş, Sadullah Ergin ve daha onlarca isim…



CENGİZ ÇANDAR FETHULLAH GÜLEN’İ ÖVÜYOR!

Abant Platformu müdavimi ve gazeteci Cengiz Çandar'ın, bir özel televizyon kanalında Fethullah Gülen'i takdim ederken sarf ettiği sözleri ise ibret vericidir:







SAİD NURSİ'YE GÜZELLEMELER DÜZEN SOSYOLOG

Sosyolog Prof. Dr. Şerif Mardin, Bediüzzaman Said Nursi övgüsü üzerinden, cemaate dolaylı bir destek sağlanmasına yardımcı oluyordu.

Prof. Dr. Mardin, "Bediüzzaman Said Nursi" adlı kitabında, Said Nursi güzellemesi yaparak şunları söylüyordu: "Modernleşme yanlısı seçkinlerin safına katılmayan, yoksul kesimlerden destek arayan Said Nursi'nin, radikal-dinci bir düşünür olarak yaptığı, halkın gündelik hayatında önemli yer tutan kültürel kaynaklara, dini söylemlere birlikte sahip çıkarak bunları modern bir topluma uyum sağlayaak biçimde zenginleştirmekti."

Mardin, Neşe Düzel'e verdiği söyleşide Fethullah Gülen'in yorumlarının "çok özgün" olduğunu ifade ederek, cemaat hakkında şu sözleri sarf ediyordu: "Gülen cemaatine 'nötr' diyeyim. Çünkü ne olduğunu bilemiyoruz. Fakat dünyada böyle büyük bir çark var. Gülen hareketinin o çarktan olumlu ya da olumsuz etkilenmemiş olması mümkün değil. Ben Gülen cemaatinin o çarkın nasıl bir parçası olduğunu ve o çarkın içinde nerede durduğunu çıkaramıyorum."

Mardin ve benzeri akademisyenlerin, Said Nursi gericiliği ve türevlerine sağladığı bu destek de, elbette asla unutulmayacak.

-BİTTİ-


Post a Comment

0 Comments